5 Kasım 2010 Cuma

Kireçli sular beni günden güne esir alıyor

sanırım nahcivan'ın kireçli suları, cildimi gittikçe gerdi ve artık o geniş gözeneklerim küçülmeye başladı. yüzüm daha gergin. artık clinigue ürünleri kullanmaya başladım bunun da etkisi olabilir tabii. neyse ne, herşey kontrol altında!

kireçli suyun kötü yanları yok mu var tabii. bulaşığı yıkıyosun, o kadar özenip bezeniyosun, tertemiz olsun, aman yumurta kokusu kalmasın diye kıçını yırtıyosun yanii.. o nee! kaşıkta çatalda, bardakta en çok da çelik çaydanlıkta kireç lekeleri. sanki günlerdir yıkamamışsın. pis karının tekisin yani! değilim valla değilim. :( 2 günde bir o bulaşıkları çamaşır sulu deterjanlarla yıkıyorum ki, pırıl pırıl olsunlar, parlasınlar.

biz bu evi eşyalı kiraladık. genelde burda evleri dışardan Türk çalışan çok geldiği için eşyalı kiraya veriyorlarmış. biz de buna uyduk. zaten burada sıfırdan bi ev kurmak ananı ağlatır söyliim. çok pahalııı! türkiye'den 1 liraya aldığın o tahta kaşık, burda 3 lira. ulen bi milyoncudan alıyodum ben onu, sebil gibi herşey bedavaydı. sen benim ürettiğim malı bana faiş fiyata satmaya utanmıyomusun! elin mecbur alıyosun. çorba karıştırmaya kepçen yok. çaydanlığı koyacak nihalen yok. ufak şeyler ama nasıl elzemmiş meğer hepsi. taaa uzaktan buralara kargo ile yollamak da yine aynı hesaba geldiğinden burdan alayım bari dedim. bilsem burda herşey kıt kaynak, ne yapar eder getirirdim onları. zaten 2 haftada bir kargo geliyo buraya bizim adımıza. daha evin tüllerini beğenmedim diye, tül gelecek, ölçülerini verdim. çekyatlara polar leoparlı örtüler geldi. biraz bişeye benzedi salon. tv, buzdolabı, yatak, aygaz, halılar, masalar vs. hepsi mevcuutu zaten. sor bana hitap ediyo mu hiçbiri diye? etmiyo. yapacak bişey yok. geçici bir süre buralardayız. daha kıçımızı da toparlayamaıken eve masraf yapıp sonra da burada tüm eşyayı bırakıp gitmek hiç mantıklı değil tabi ki. sadece bi baza almak niyetindeyiz. dar ve kısa biraz bu yatak. en azından o sefamız olsun be!

hava da soğumaya başladı. geçen akşam wc'ye gitmeye tırsıyodum. bi titreme, bi titreme.. zangır zangır, sırtımdan sıtma bi girdi, durduramıyorum kendimi. zaten bi titrersem tamamdır, zor durdurabiliyorum kendimi. kansızsın dediler. gittim tahlil yaptırdım. ne az ne çok çıktı, normalmiş. anlamadım. oldum olası üşürüm. kışları ısınamam ben. ömrü hayatımda ilk kez kaşık kaşık pekmez yiyorum. bin yılın en soğuk kışı geliyomuş, bi de nahcivan buzz gibi olurmuş diye duyunca, gardımı aldım tabii. e hanii? üşümemem lazımdı benim?

ocakta sürekli ısınan bi çaydanlığım var, imdadıma yetişen. aladdin'e koyuyorum çayımıi hüp hüp.. aladdin mugum benim. pembe bişey. çayı 1 saat kadar sıcak tutuyo. ben blog okumaya ve yazmaya çok meraklı biri olduğumdan, çayı yanımda unuttuğum çok oluyor. o da sağolsun tüm gücüyle çayıma sahip çıkıyo. ama o çayda varyaa, kirecin tadını bariz hissediyosun.

merak ediyorum içimi de geriyo mu kireç? kalbim küçülmesin ama.. :(

Hiç yorum yok: